ÇOCUK ve KİTAP 3 / OKUMAYA KARŞI DİRENÇLİ ÇOCUKLAR

9Birkaç yıldan beri, çalıştığım okulda öğrencilerime seri şekilde kitaplar okutuyorum. Bu süreçte bir takım gözlemlerim oluştu. Bu gözlemlerimden biri de "okumaya karşı dirençli çocuklar" Bu çocuklar etrafımızda her zaman bulunuyor. Bu dirençli çocukların  kitap okumaya karşı birkaç kilasik davranışları var. Bunlardan biri; ne tür kitap verirseniz verin şu cümleyle karşılaşırsınız "Hocam çok sıkıcı!" aslında bu cevap şu anlama geliyor. "Hocam kitap okumak çok sıkıcı" ve bunu anne babalarına ve öğertmenlerine karşı KOZ olarak bilinçli şekilde kullanıyorlar. Bu cevapla öğretmenlerinin okuma konusunda üzerlerinde oluşturacağı baskıyı azaltıyorlar. Veya savunma mekanizması olarak yüklemeyi seçilen kitaba vererek. Öğretmenin kitap seçme konusunda "yetersiz" imasını hissettiriyorlar.

Okumaya devam et “ÇOCUK ve KİTAP 3 / OKUMAYA KARŞI DİRENÇLİ ÇOCUKLAR”

Share Button

ÇOCUK ve KİTAP 2 / SİZİN DEĞİL ÇOCUĞUN BEĞENİSİ ÖNEMLİ

9Öğretmenlik mesleğimde en çok karşılaştığım sorunlardan biride. Velilerin kitap beğenmemesi sorunu ya da bilgiç bir şekilde "Hocam kitap okurken bir şeylerde almalı çocuk" cümlelerini çok duyarım. Nedense kitap denince herkes bu ülkede uzman kesilir. Eline kitap almamış. Hiç çocuğuna örnek olmamış ebeveynler kitap üzerine değerlendirmelerde bulunur. Ve kendi dünya görüşü ve beğenisi olan kitapları çocuğuna dayatır. Hatta "Hocam ev kitap dolu okumuyor ki" doğru mutlaka ev kitap doludur. Ama kitap alırken çocuğu tanıyarak mı alındı? Ve çocuğun ruhi/psikolojik/zihin tahlili yapılıp durumu tespit edildi mi? Cevap : Tabi ki hayır.

Okumaya devam et “ÇOCUK ve KİTAP 2 / SİZİN DEĞİL ÇOCUĞUN BEĞENİSİ ÖNEMLİ”

Share Button

OSMAN AKKUŞAK’IN ÇOCUK EDEBİYATINDAKİ HAMLIĞI

Osman Bey'i şahsen tanımam, yazılarını ise denk geldikçe okurum. Bu okuma isteğim sanırım Yeni Şafak gazetesinin eski okuyucularından olmamdır. Gazetenin internet sitesini şöyle bir karıştırırken Osman Bey'in Gülten Dayıoğlu ile ilgili yazısıyla karşılaştım.

Osman Akkuşak'ın Gülten Dayıoğlu Yazısı

Çok şaşırdığımı söyleyebilirim. Benim öğrencilerime okuttuğumda fiyasko yaşadığım Gülten Dayıoğlu'nun çocuk edebiyatı yönünü/kitaplarını yazar yere göge sığdıramıyor. Aceba Osman Bey başlığı yanlış mı atmış diye kendime sormadım diyemem.

Okumaya devam et “OSMAN AKKUŞAK’IN ÇOCUK EDEBİYATINDAKİ HAMLIĞI”

Share Button

ÇOCUK ve KİTAP 1 /Koşmalı Çocuklar Yorulana Dek Hayellerinde

Duymalı çocuk annesinin kucağında ninnileri, duymalı ki yüzlerce yılın içinden süzülüp gelen ritmi, müziği, kelimeleri hissetmeli. Okunmalı masallar kulağına çocuğun, okunmalı ki sonsuz hayal dünyasını inşa etsin.  Neden hayal dünyasını inşa etsin? Çünkü hayal dünyası yaşamın simülasyonudur(benzer şartları oluşturma, benzetim). Hayatın tekrarı yoktur ama hayal dünyasında binlerce defa yaşanmadan yaşar ve deneyim kazanır. Çocuk hayatta daha az kaza/problem/belirsizlik yaşar…

Çocuğun algılarının en açık olduğu yaşlar  bebeklik yaşıdır. O yaşta duyduğu, gördüğü şeyleri anlamlandırma çabasına girer fakat yeteri kadar anlamlandıramayabilir. Ama anlamlandırmanın ötesinde algıları ile alır hisseder ve aldıklarını bir kenara koyar, not eder çocuk. Biz çocuklarımıza küçük/bebeklik çağlarından ninnilerimizi, masallarımızı, hikayelerimizi, müziğimizi duyurmalıyız ki çocuğumuzun kalbi, kulakları, zihni evreni aşinalık kazansın, genişlesin.

Okumaya devam et “ÇOCUK ve KİTAP 1 /Koşmalı Çocuklar Yorulana Dek Hayellerinde”

Share Button

KEMALETTİN TUĞCU / VAROŞLARIN AĞIDI

Kış gecelerinde tanıtım Tuğcu'yu. Sobalı evimin sıcak odasında, herkes yattıktan sonra penceredeki perdeyi aralayıp sokak lambasının kör ışığında gördüm kitaplarının kapağındaki hüzünlü çocukları. Aysız gecelerde zorlandım okurken cümlelerini, bizim mahallelerde gördüğüm yamalı elbiseler giyen, parayı arada bir gören, soluk yüzlü arkadaşlarımı anlatıyordu. Sokaklarımızın toprak olduğu her oyun oynadığımızda üzerimizin kirlendiği zamanlardı. Maraş'a yeni kurulan mahallelerinden birindeydi evimiz. Sobanın sıcaklığı vururken, uyumak için yatağıma yattığımda yüreğime Kemalettin Tuğcunun kitaplarını koyardım. Çok sevmiştim Tuğcu'yu içimizden, buz gibi değil biz gibi seslenmişti. 

Okumaya devam et “KEMALETTİN TUĞCU / VAROŞLARIN AĞIDI”

Share Button

BİR SAHAFÇININ GÜNLÜĞÜ 5

Anadolu'nun bağrından çıkmış, okuma alışkanlığı olan ve Türkiye'nin geleceğine dair sözü olan hemen hemen herkesin yolu bir şekilde Necip Fazıl'a düşmüştür. Şiirden tiyatroya, hatıradan senaryoya, denemelerden biyoğrafiye kadar bir çok türde eser veren Necip Fazıl'ın aslında en önemli eseri yıkılmış, bunalmış, psikolojik travmalar yaşayan Anadolu gençliğine özgüven ve heyecan vermesidir.  Sezai Karakoç'un deyimiyle "diriliş" Anadolu gençlerinin içinde Necip Fazıl'la başlamıştır. O bu toprakların boynu bükülmüş asıl sahiplerinin diri ve gür sesi olmuştur yaşadığı dönemde. Susmamış ve susturulmamış  bir adamdır. Kendi deyimiyle "dava" adamıdır. Büyük Doğu dergisi, dergi olmaktan öte bir ocak, bir mektep, bir bolca filizlenen fidanlık olmuştur. Necip Fazıl yazarlığının dışında fikir ve hareketleriyle "yaban" bırakılmış, yetiştirilmemiş gençlerin öğertmeni, önderi olmuştur.

Okumaya devam et “BİR SAHAFÇININ GÜNLÜĞÜ 5”

Share Button

ÇOCUĞUM NEDEN KİTAP OKUMUYOR? 1

"Çocuğum neden kitap okumuyor?" sorusundan önce sanırım şu soruyu sormamız gerekiyor. "Çocuğum neden kitap okusun ki?" Günde birkaç saat tv'nin izlendiği, iletişimin azaldığı, internetin insan yaşamında yer ettiği bir zaman diliminde zihnini yoran, vakit alan bir eylemi/okumayı niçin gerçekleştirsin.

Unutmayın kitap okumak acıdır fakat meyvesi tatlıdır

Okumaya devam et “ÇOCUĞUM NEDEN KİTAP OKUMUYOR? 1”

Share Button

BİR SAHAFÇININ GÜNLÜĞÜ 3

Zamanın kıymetini bilen bir adamdı amcam. Hızlı yürür, seri hareket ederdi. Akşamları sahafçı dükkanın afişlerini okulun önlerine yapıştırırdık. Ben Poşeti taşırdım, afiş ve tutkalı. O zamanlar duvalara ve direklere herhangi bir şey yapıştırmanın sorun olduğu zamanlardı. Hızlıca yapıştırır ve yolumuza devam ederdik. Bu işi genelde okullar açılmadan önceki haftalarda yapardık.

Bana en ilginç gelen şey ise yeni gelen kitapları karıştırmaktı. İçinden aklınıza gelmeyen şeyler çıkardı. Siyah beyaz fotoğraflar, envai çeşit mektuplar, karalamalar, yemek tarifleri. faturalar, eski paralar, insanların hafızalarında kaybolan anıların belgeleriydi bunlar. Ben toplamak isterdim bunları, başka insanların yaşamları ilgimi çekerdi. Amcam kitabın içinden çıktığı an bakmadan yırtardı. Şimdi bunu daha iyi anlıyorum. Başka insanların yaşamlarını, mahremlerini kendi mahremi olarak görür, saygı gösterirdi.

Okumaya devam et “BİR SAHAFÇININ GÜNLÜĞÜ 3”

Share Button

BİR SAHAFÇININ GÜNLÜĞÜ 2

Ellerinde poşetlerle girerdi insanlar sahafçı dükkanına, biraz tedirgin bakışlar taşırlardı ve kitaplarını satmanın hüznünü. Kendi kitaplarını satmak ağır gelirdi insanlara, poşetten kitapları çıkarırken elleri titrer ve masaya bıraktığı kitaplarında bakışları kalırdı. Babalarının veya başlalarının kitaplarını satanlar daha rahattı çünkü onların masaya bıraktıkları kitaplarla bir bağları olmazdı. Ben bu bağı küçük yaşımda hissederdim. Elleri titreyerek kitapları koyan insanların hüznünü hissederdim. Bir taraftan dükkana yeni kitapların gelmesi sevindirirdi beni diğer taraftan kitaplarını satanların bakışları üzerdi. Tabi hangi durum, hangi yokluk onlara kitaplarını sattırıyordu bilmiyordum. Bu bağı amcamda hissederdi. Kendi kitaplarını satan bir insanın kitaplarını fiyatlandırmak zor bir durumdu. Amcamın fiyat söylerken sesi titrerdi, bilirdi ki o kitaplarla o insanın bağı var ve o bağı fiyatlandırmak mümkün değildir. Fakat hayat bir şekilde kendi yatağında aktığı için bir şey söylenmeliydi. Ben işi öğrendikten sonra daha çok bu işi bana bıraktı amcam. Ben amcama göre daha vicdansızdım veya küçük olduğum için çok anlamadığım için kaldırabileceğim bir durumdu sanırım. Amcamın en sevmediği şey dükkana gelen kitapları fiyatlandırmaktı. Her zaman geniş alnı kırışır, zorlanırdı. Eğer başkasının kitaplarını satıyorsa karşımızdaki, biraz daha işimiz kolaylardı. Kitaptan anlamayan birine fiyat söylemek rahattı. Çoğunlukla söylediğimiz rakamlar memnun edici olmazdı. Hep keşke olsa da fazlasını ödeyebilsek, demişimdir. 

Okumaya devam et “BİR SAHAFÇININ GÜNLÜĞÜ 2”

Share Button

BİR SAHAFÇI’NIN GÜNLÜĞÜ 1

Doğa topraktan yeniden fışkırmıştı köyümde. Ekinler sürgün vermişti. Ağaçların boyunları bükülmüştü meyvelerinden. Köyümün içinden geçen akarsu nazlı ve coşkun akardı. Yazları iple çekerdim. Yan yana yapıştırılmış evlerin olduğu, dar sokakların olduğu mahallemin dışında bambaşka dünyaya, bambaşka yaşamlara açılırdı köyüm. Hiçbir betona rastlamadan özgürce koşardım. Kerpiştendi dedemin evi, her sabah uyandığımda mertekleri sayardım ve sabahları yayılmaya giden, ahırdan çıkan hayvanları…

Hayatımda kalıcı birkaç izden biriydi köyde geçirdiğim zamanlarım. Bir yaz günüydü köyde. Babam işleri nedeniyle bizi köye bırakır giderdi ve ara sıra haftasonları gelirdi. Zihnimi yokladığımda 4. sınıfı okuyacaktım o yazdan sonra. O yaz günlerinden birinde, bir sabah uyandığımda babam gelmişti, namaz kılıyordu. Selam verdikten sonra döndü ve bana "Amcan kitapçı dükkanı açtı" dedi. Bu cümle hayatımda neleri değiştirecekti o an anlamadım. Nedensiz sevindim. Belkide Amcamın bir iş yapıyor olmasıydı sevinmemin nedeni bilmiyorum.

Okumaya devam et “BİR SAHAFÇI’NIN GÜNLÜĞÜ 1”

Share Button